SON DAKİKA

Barış'ı bekliyorduk, TOMA geldi!

Barış'ı bekliyorduk, TOMA geldi! 04 Haziran, 2013 03:19 Güncelleme: 04 Haziran, 2013 03:19 Barış'ı bekliyorduk, TOMA geldi!

Başbakan'ın verdiği demeçlerden öğreniyoruz ki eylemlere rağmen Topçu Kışlası projesinde milim değişiklik düşünülmüyor.

Son yazıyı “Mesele Gezi Parkı'ndaki ağaçlar meselesi değil anlıyor musunuz?” diye bitirmiştim. Sanırım anlaşılmamış. Bu yüzden kaldığımız yerden devam edelim. Başbakan Erdoğan, Afrika ülkelerindeki demokrasiyi geliştirme turuna çıkmadan önce Türkiye'deki demokrasi üzerine verdiği söyleşiler yaptığı basın toplantıları ile bugüne kadar hiç alışık olmadığı tepkilerin hedefinde kaldı.

45752

Birkaç alttan alan cümle, bir-iki küçük proje tadilatı sözü ve en azından minimum bir demokrasi teminatı ile binlerce insanı sessiz sedasız evlerine gönderebilecekken 'Çapulcular', 'içki içen alkoliktir', 'Twitter denen başbelası' 'tencere tava hep aynı hava' gibi demeçleri ile hoşgörüsüzlük alanında sadece Türkiye değil dünya siyaset literatürüne geçmeyi de başardı.

Yine de itiraf edelim: Hükümetin anaakım medya üzerindeki kontrolü ve baskısı devam ediyor. Bu yüzden önceki gece İstanbul'un ortasında Başbakanlık ofisinin önünde Akaretler Yokuşu'na halkın barikat kurmasını ideolojik televizyonlardan izlemek zorunda kaldık.

Son olaylarda farklı kitleler birbiriyle kaynaşmayı, dayanışma ruhunu ve sivil inisiyatifi keşfetti. Hamal ile üniversite öğrencisi, çevrecisi ile taraftarı ilk kez aynı eylemlere bayraksız, slogansız katıldılar. Sivil inisiyatif kendi içinde büyüdü ve örgütlendi. Başbakan'ın küçümsemesi ve marjinalleştirme çabaları sadece bu kitlenin öfkesinin üzerindeki yangına benzin dökmekle kalmadı, bu söylemin kendisini de marjinalleştirdi. Şu an sokaklarda olan bu insanları 2007'de meydanları dolduran kalabalıklarla karıştırmayın. Şu anda bu insanların arkasında ne bir sivil toplum kuruluşu, ne bir parti, ne çıkar peşinde kitleleri ayaklandırmaya çalışan birkaç uyanık gazeteci ne de pusuya yatmış iktidarın zayıf anını kollayan bir askeriye var. Bu insanlar yaşamlarına, tercihlerine, özgürlüklerine sahip çıkmaya çalışıyorlar. Dayatmalardan, kendilerini horgören dilden bıkkınlar. Şeriattan değil otoriterlikten korkuyorlar. Üstelik dertleri AK Parti'yi yıkmak filan gibiymiş gibi de gözükmüyor. Başbakan'ın anlayışsızlığına, polisin sert müdahalesine kızıyorlar. Gelişmeleri görmezden geldiği için medyaya öfkelerini gizlemiyorlar. Belki de ilk kez televizyon stüdyolarının önünde protesto eden kalabalıklar görüyoruz. İlk kez bu eylemlere katılanların herhangi bir 'gaz'la gelişmeyen sivil eylemleri ile karşı karşıyayız. Bir ülkede kitleler haber televizyonlarının başında“Özgür haber yapın” sloganları atıyorsa demokrasi adına korkulacak değil sevinilecek bir durum yaşanıyor demektir.

İşi abartıp sahadaki muhabire, kameramana saldıran şuursuzları saymazsak şu ana kadar bunun da bir ilk olduğunu söyleyebiliriz. Ne demiştik bu bir demokrasi çığlığı. Mesele sadece ağaçlar hatta Başbakan meselesi değil…

Gelelim her şeyin başladığı Gezi Parkı'na… Başbakan'ın verdiği demeçlerden öğreniyoruz ki eylemlere rağmen Topçu Kışlası projesinde milim değişiklik düşünülmüyor. Yetmezmiş gibi AKM'nin yıkılacağını, yerine modern olmayan (ne demekse) bir opera binasının yapılacağını da yine bir emrivaki ile öğreniyoruz. Gezi projesinde atılan tek geri adım ise parkın AVM değil otel yapılacağı olması. Yani yine yeni bir emrivaki daha!

İnsanlar ve toplumlar değişiyor.

Mesele bu değişim ve dönüşümü görmekte zamanın ruhunu yakalayabilmekte. Bir politikacı, bir gazeteci ve hatta bir yurttaş için sanırım en tehlikeli şey zamanın ruhu değişirken bu değişimi görememek ve eski ezberlerde inat etmek olmalı.

Bugün sokakta yepyeni eylemciler, bu eylemcilerin bambaşka talepleri ve bu taleplerin yerine getirilmesi için her gün yükselen beklentileri var. Kimsenin sandıktan çıkan bir hükümeti meydanda bitirmek gibi bir hesabı yok. Ve hemen hiçbiri marjinal değil.

Farklılıklara saygı, özgür bir basın ve özetlersek demokrasi istiyorlar.

Her içki içenin alkolik olmadığını, her göstericinin çapulcu sayılmaması gerektiğini ve her gazetecinin düşman olmadığının görülmesi için eylemleri yapıyorlar.

Bu öfke; kendilerini tam da barışın gelmesine hazırlamışken karşılarına TOMA'nın çıkmasına gösterilen öfke.

Emin olun çoğu TOMA ile ilk kez karşılaşıyorlar.

Yorum Ekle