Değerli okurlar, İnsanların yaradılış icabı karanlığı sevmemesi ve karanlıktan kurtulmak için çaba göstermesi insanoğlunun fıtratında vardır.
Peki, neden hem karanlığı sevmiyoruz, hem de karanlığa doğru adım adım ilerliyoruz. Sebebi nedir? Hiç sordunuz mu kendinize? Niçin çaba gösterdiğimiz halde, bir türlü aydınlığa çıkamıyoruz? Kimler bizim önümüzü kesmek istiyor, hangi karanlık eller bizlerin aydınlığa ısrarla çıkmamıza engel oluyor?
Bizim böyle olmamızı isteyenler kimlerdir? Niçin insan gibi yaşamayı ve insanca davranmamızı bize yakıştırmıyorlar? Bizlere karanlıkların en zifirisi olan cehaleti yakıştırarak, kabileler arası sokak kavgalarına doğru insanları çektikten sonra; bu benim kabilem, o senin kabilen deyip suçsuz günahsız insanları birbirine düşürerek: taşlı, sopalı ve silahlı çatışmalara yol açıyorlar. Neden bizler de aşiretçiliğin pençesinden kurtulamayıp onların istediği gibi bir profil çizerek onlara hizmet ediyoruz.
Kesinlikle bir noktada buluşalım. Adil davranan, kişisel çıkarları için aşiret mensuplarını kullanmayan aşiret reislerini tenzih ediyorum.
Bana soracak olursanız; hepsinin kaynağı feodal sistemi besleyen siyasi yaklaşımlar ve cehalettir. Bu aşiretçiliğin karanlığından kurtulmak için önce cehaletten kurtulmamız lazım. Aşiret reislerine soruyorum şimdiye kadar aşiretçiliği ne zaman ve nerelerde ön plana çıkardınız. Evet, ben söyleyeyim ya seçimlerde oy avcılığı yaparsınız yâda sizin yolunuzda yürümeyen insanları sindirmek için dayak atarak ıslah etmeye çalışırsınız.
Buradan birkaç soru ile aşiret sevdalılarına, şer odaklarına seslenmek istiyorum.
Allah rızası için şimdiye kadar hangi aşiret veyahut kendine aşiret kimliği yakıştıran kaç kişi, kabilesini toparlayıp oy avcılığı veya kavgalar dışında neler yapabiliriz, nasıl kalkınabiliriz sorusunu kendisine dert edindi. Birbirimize nasıl faydalı olabiliriz, yaşadığımız il veya ilçelerde insanlara nasıl faydalı olabiliriz sorusu kaç kişinin aklına geldi. Ticari anlamda şirketler veya fabrikalar kurarak işsiz aşiret mensuplarını nasıl istihdam edebiliriz, memleketi nasıl kalkındırabiliriz gibi konularda kolektif bir çalışma yaparak niçin insanlara yardımcı olmuyorsunuz? Seçimlerde oy avcılığı veya insanlara dayak atmaya gelince mi aşiret kimliğini ön plana çıkarmak aklınıza geliyor.
Ya kardeşim bırakın herkes kendi evinin reisi olsun. Bırakın aşiret kimliğini? İnsanlar kendilerini çağdaş kimliklerle ifade etsin. Mesleği, başarısı, düşünceleri ile ifade etsinler kendilerini. Şimdiye kadar bu insanları kullandınız yeter insafınız kurusun…
Yazık daha üç gün önce kendi ilçe’mde iki kabile arasındaki taşlı sopalı kavgaya şahit oldum. İnanın ki kavganın sebebini bilseniz hepiniz iğrenirsiniz, fındıkkabuğunu dolduracak bir şey değil yüz kişi birbirine girdi bir sürü insanın kafası kırıldı, bilanço ağır kazanan kim oldu hiç kimse, karlı çıkan bence sistem ve düzen oldu. Bu kavgalar bazı aşiret reisleri için ekmek, su gibi bir ihtiyaçtır. Kendi egolarını tatmin etmek ve toplumdaki ağırlıklarını artırmak için sinsi bir araçtır.
Aynı zamanda; İslamiyet’i kendi çıkarları için kullanan ve kendilerine olağanüstü vasıflar yükleyen bazı din adamları, bazı aşiret reislerini de arkasına alarak bölgede kendi çıkarları için çözülmekte olan feodal yapıyı ayakta tutmaya çalışmaktadırlar. Bunun neticesinde ekonomik, sosyal bir rant elde ediyorlar.
Bu soruyu kendinize sordunuz mu? Peki, bu aşiret reisleri kime hizmet ediyor. Buna cevap arayalım, sizce bunun cevabı ne olabilir? Evet, bana soracak olursanız var olan sistem ve düzen bunların böyle olmasını istiyor. Bunlarda bu hizmeti eksiksiz yerine getiriyor. Neden diyeceksiniz: Çünkü bu sistem aşiret reislerini besliyor. Emin olun biz bunlara destek vermesek kartopu gibi büyüyen bu aşiretler, büyük buz kütleleri gibi erir giderler.
Demek ki karanlıktan kurtulmadan önce cehaletten kurtulmak lazım. Bizim için tek yol cehaletten kurtulmaktır. Nasıl başaracağız bunu? Okumakla ve ilim yapmakla aşacağız.. ’’Aydınlığa kavuşmak için ışık yanan yere değil, bir ilim meclisine koş’’,diyen Hz. Ali bu gerçeği en güzel şekilde dile getiriyor.
Herkesi bir gün kavga ortamlarında değil, ilim meclislerinde görmemiz umudu ile… Dostça kalın.