SON DAKİKA

ANNE, YAŞAM ve BARIŞ

19 Mayıs, 2012 06:51 Güncelleme: 19 Mayıs, 2012 06:51 ANNE, YAŞAM ve BARIŞ

Anne kavramına tarihsel olarak tüm dinlerde ya da egemen sistemlerde kutsallık atfedilirken tabi pratikte bu kutsallığa ne kadar değer verildiği tartışma konusudur. Hiç kuşku götürmez ki bu kutsallık sadece sembolik olmaktan öteye gitmemiş ve hatta bu misyon verilirken, kadının ya da anneliği kandırılıp, erkek egemenlikli sisteme yedeklenmesi olayını rahatlıkla görebiliriz. Özünde annelik kavramı doğayla, tabiatla, yaşamla, barışla özdeştir.

Tabiat ana doğa anne örnekleri tarihte sıkça rastladığımız söylemlerdir. Üretkenliği ve karakteri itibarıyla yaşamla, barışla anılmış ve gerçeklikte de öyledir. Kadın anne karekterinin barışçıl olması anneliğin doğası gereği annelik içgüdüsü ve duygusunun savaş karşıtı bir pozisyonda olmasından kaynaklanmaktadır. Kendi vücudundan can verdiği bir varlığın ölmesi veya öldürülmesini kabullenemez. Yaşaması ve yaşatılmasının mücadelesi her zaman ön planda olmuştur.

Bu yönüyle doğası gereği anneler her zaman barışçıl olmuştur. Çoğumuz için annelik kavramı güzel bir söz yada hoşumuza giden duygusal bir çağrışım olarak görülür. Daraldığımız veya zorlandığımız anlar teselli kaynağı, yada çocuksu özlemlerimizi gidermek için annelerimize yada bu olguyu temsil eden kavramlara sarılıyoruz. Aslında birazda kendimizi kandırıyoruz. Hatta çoğumuzun annelerimize ihanet ettiği, sevgisine laik olmadığı bir gerçektir. Kendi vücudundan can veren, 9 ay karnında taşıyan ve sonrasında belli bir yaşa kadar kendi sütünden besleyen anneye sadece bir teselli kaynağı yada sembolik olarak yaklaşmak bana göre en büyük ihanettir. Herhalde insan soyunun ilk ihaneti annelere karşı yapılan ihanettir. Bu çelişki çözülmeden sağlık bir toplumsal aşamaya ulaşmak zordur. Annelere sembolik yaklaşarak büyük haksızlığı yapıyoruz. Annelerin yeri bambaşkadır. Gökyüzünde nasıl ki venüsün yeri belirgin ve parlak ise anne yeri de bu dünyada öyledir. Tertemiz ve parlaktır. Yüreği şefkat ve sevgi doludur. Merhamet yuvasıdır. Acılarımıza ve üzüntülerimize ortak olan ve paylaşan sevinçlerimizi kendisinde yaratan bir varlıktır.

Bazen anne dediğin zaman o anne hissettiğini ayrıt edemeyebiliyorsunuz. Bazen de bir çocuk gibi sanki hiç büyümedin ve hayatın gerçeğini hiç yaşamadan, her şeyden uzaksın gibi kendini hissediyorsun, bazen anne demek yasak ise yada imkansız ise o zaman bulutlara karışırsın yada var olan sisle nefesini birleştirip kaybolursun. Anneler her zaman hissederler. O vakit mutlu olursun ve buna hiç kimse engel olamaz.

Bugün halk olarak özgür bir yaşamı elde etmek için büyük bedeller veriyoruz. Ama en çok da anneler verir bu bedelleri. Bu savaşta hiç kimsenin yüreği bir annenin yüreği kadar yanmaz. Bir anne kadar hiç kimse o acıyı anlayamaz. Çünkü vurulan ve toprağa düşen her can aynı zamanda kendisiyle birlikte annelerinin de yüreklerinin bir parçasını götürüyor. Onun içindir ki en çok savaş karşıtı olup barışı savunan annelerdir. Bugün tek dertleri annelik kavramını kullanarak rantlarını sürdürenler vardır ne yazık ki. Anne eşittir barış, yani anne barışın ta kendisidir. Barışı gerçek anlamda anlayanlar ve her zaman isteyenler annelerdir. Beklide bu savaşa hiç gerek yoktur diyenler vardır. Ama buna sebep olan kimdir? Tabi ki acımasız erkek egemenlikli sistemlerin somutlaştığı iktidar ve devlettir. Savaşı yürütenlerin karakterleri ve çıkarları görülmeden sağlıklı bir çözüme ve barışa ulaşmak imkansızdır. Bu sistemler değişmeden yada demokratikleşmeden, ne özgür bir yaşama ve onurlu bir barışa ulaşmakta annelik duygu ve düşüncesiyle yoğrulmuş örgütlü-amansız bir mücadeleyle mümkündür. Televizyon kameralarının karşısına çıkıp anne edebiyatları yaparak timsah gözyaşlarını dökmekle anne hakkı ödenmez.

Barış için canlarını ortaya koyup sokaklara dökülen bu acımasız savaşın sonlanmasını isteyen tüm annelerin anneler gününü en içten dileklerimle kutluyorum.

Yorum Ekle