ALLAH’IN SOPASI YOK Kİ!
Sözün bittiği, konuşulacak bir şeyin kalmadığı, karşı tarafın sizi anlamak istemediği, sizin de haklı olabileceğinizi aklının ucundan bile geçirmediği, sizi insan yerine koymadığı insanlar arası iletişim aracı olan dilin maharetlerini sergilemede yetersiz kalıp tıkandığı yerde kaba kuvvet başlar. Bu boyut doğanın kanunu değil, hanzoluğun öne çıkmasıdır. Gücünüz yetiyorsa, kendinize güveniyorsanız böyle bir atmosferde siz de karşı atağa geçmeye hazırlanırsınız.
Haklı olsanız bile, halim selim bir yapıdaysanız; kavga, gürültü, harıltı ve zırıltıdan hoşlanmıyorsanız; alavere dalavere yapmayı da bilmiyor ve beceremiyorsanız; kabuğunuza çekilir, bağrınıza taş basar ve işi Allah’a havale edip; suçluyu cezalandırmasını beklersiniz. Fakat Allah’ın sopası yok ki anında adalet tecelli etsin. Belki de yaptığınızın doğru olmadığını bile bile beddualar yağdırır, benim lehime olursa şunu yapacağım bunu yapacağım gibi adaklar dahi adarsınız. Beklentilerinize uygun gelişmeler olsa da adağımızı yerine getirmek şöyle dursun, adağı erteler, erteler ve öteler ve de unutur gidersiniz. Neden? Çünkü Allah’ın sopası yok ki!
Memuriyetin nedeniyle uzun yıllar doğu ve güneydoğu bölgemizde insanlarımızla iç içe yaşadım. Onlarla oturdum, kalktım, yedim, içtim, dinledim, dinlettim, okudum, okuttum, yattım, uyudum, kalktım, çalıştım. Düğün ile derneklerinde, sünnetlerinde, mevlitlerinde, taziyelerinde, mabetlerinde ve bayramlarında bulundum. Başlangıçta Tanrı misafiri olarak kabul gördüm, mutlu oldum, mutlu ettim onları. Onlardan biri yani biz oldum. Aldığım dönütlere göre devletimin bana yüklediği görevi en iyi bir biçimde yaptığımı ve devletimi en iyi şekilde temsil ettiğime inanıyorum. Şu an bile bana tevdi edilecek bir görev varsa, seve seve giderim oralara.
Serhat şehrimiz Kars yöremizle ilgili bir fıkrayı pek çok yerde anlattım. Sizinle de paylaşayım. Bizim Karslının hayvanları çok tarlası pek yok, çocuk bol ancak kısadır kol, buğday eker tarlaya fakat yağmur yağmaz oraya. Ne yapacağını şaşırır, aklını ve inancını karıştırır. Allah’a dua etmekten ve bol yağmur yağmasını beklemekten başka seçenek de kalmamıştır. Bir sabah erken kalkar, abdestini alır, kıbleye döner, Rabbine yönelir. Der ki:
“Ulu Tanrım, Ani Çayırına buğday ektim. Bol yağmur ve bol mahsul ver. Senim ihsanınla bol mahsul alırsam, yarısını fakir fukaraya dağıtacağım.” Bir süre sonra bol yağmurlu bol güneşli günler birbirini kovalar. Büyüyen buğdaylar başaklarını taşıyamaz duruma gelir. Benim Karslım sevincinden uçacak haldedir. Derken hasat mevsimi gelip çatar. Ekinler biçilir, demetler seçilir, harmana konulur, dövenle dövülür. Sap samandan ayrılır, buğdayları ev almazsa diye kayırılır. Mahsulün çok olması kalbindeki niyetini bozar hemşerimin. Seneye yerine getiririm deyip adağını ertelemeyi yeğler. Çoğu harman yerinde kalan buğdayların birazını evine taşımış ve harman yerine dönerken “Tanrım seneye vereceğime söz veriyorum” diye mırıldanır içinden.
Gökyüzünde kara bir bulutun belirdiğini ve harman yerine doğru geldiğini görür benim hemşerim. Yerdeki buğdayları çuvallara doldurmaya devam ederken yağmur da başlar ve giderek şiddetlenir, yerdeki buğdayın yarısını sel alıp götürür. “Tanrım biraz açıklık ver de hemen adağımı yerine getireyim” deyince yağmur durur, hava yükselir, güneş açar. Çuvallardaki buğdayı eve boşaltıp gelirken bulutsuz güneşli havaya bakıp “Tanrım seneye vereceğime söz veriyorum” diye mırıldanır içinden. Selden arta kalan buğdayları tam çuvallara koymuştu ki, gökyüzünde beliren kara bulut harman yerine doğru şimşekler çakarak gelir. Çuvallardaki buğdayları ve yığıntıdaki samanı da sel alıp götürür. Yağmur olanca hızıyla şimşekler çakarak yağmaya devam ederken benim hemşerim :
“Kurban olduğum Allah’ım, götürdün götüreceğini; çakmağını çakıp çakıp daha niye bakıyorsun” diye sızlanarak dünü ile bu gün ve yarını düşünmekten kendini alamaz. Aymazlığına, aç gözlülüğüne, sözünün eri olamadığına, olumlu düşüncesini yok yere değiştirdiğine sitem eder, Allah’ı kandırmanın mümkün olamayacağını, ilahi adaletin tecelli ettiğini hatırlar ama ne çare diye düşünüyorum.