Ömer Atasoy
3 dönemdir ard arda seçim kazanan ve 10 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti tek kişi, tek lider, tek parti yönetimini ortaya koydu. Kendisinden başka kimseyi benimsemeyen etrafındakilere üsten bakan, dilediği gibi kızan, aynı zamanda hor gören, dilediği gibi aynı zamanda da sevgi mesajları yollayan bir politika yürütmektedir.
Özgürlüklerin önüne geçme, bakı sistemini meşrulaştırma, AKP'nin en çok sevdiği politikalardan biridir. AKP her fırsatta Türkiye'de demokrasinin ve değişimin motor gücünün kendisi olduğunu her aşamada demagoji olarak topluma sunmaktan da geri kalmadı. KCK operasyonları tüm hızıyla sürerken AKP bu operasyonlarla BDP'yi güçten düşürmeyi hedeflemektedir. AKP'nin elinde bir tefeci-tüccar gibi hesap makinesi vardır.
Kimden nasıl ne şekilde oy alacağını genelde hesaplar. Ağabeyleri ve ustaları sahte gözyaşı dökerken bile kaç tane gözyaşının kaç oy getireceğinin hesabını bile yapıyorlar. Tüm çabası her gün büyüyüp gelişen özgürlük demokrasi mücadelesinin önünü almaktır. Çok komik ve sıradan gerekçelerle insanları tutuklamakta önüne her geleni de KCK'li diye alıyor. Sıkıştığı anda göstermelik açılımlar yapıyor. Görünmeyi başarılı bir şekilde yürütmektedir.
12 Eylül referandumunda tüm muhaliflerin elini kolunu bağlayarak göstermelik bir iki madde değişikliğini torba haline getirerek kendi zihniyetine hizmet edecek asıl yasa değişikliklerini perdelemeyi başarılı bir şekilde devam ettirdi. Sorunları torba yöntemiyle çözme noktasında ustaca gösterdi. AKP hükümeti dini, doğrudan iktidar olmanın en önemli malzemesi haline getirdi.
AKP açısında din iktidar olma, zenginleşme, sosyal itibar kazanma her türlü imkanı elde etmek demektir.
Bunun içinde kendisini hakim inancın temsilcisi olarak göstermektedir. AKP Gülen cemaati arasındaki iktidar kavgası çerçevesinde yapılmış bir düzenlemeyle özel yetkili mahkemelerini kaldırarak bölge mahkemeleri yani eskinin İstiklal Mahkemelerini getirdiler. Son günlerde AKP yöneticileri arasındaki bölünme, parçalanma, görüş ayrılıkları gündeme damgasını vurdu. Bülent Arınç bir şey söylüyor, Beşir Atalay başka bir şey söylüyordu. Hüseyin Çelik bir şey söylüyor, İdris Naim Şahin başka bir şey söylüyordu. Başbakan bunları düzeltmek için defalarca çaba harcadı. Bazı uyarılarla bu tür tartışmaların önünü geçici de olsa alabildi.
Parçalanan, dökülen her kafadan bir ses çıkan bir AKP oluştu.
İsrail'e One Minuet çıkışı ile gaza gelip palazlanan AKP şuan bölgede siyasi nam toplayarak ilerliyor. Yani AKP'nin gidişatı gidişat değil. İçeride Kürt sorununu çözemediği ve bütün dış politikasını da bu eksen üzerinde tayin eden AKP şuan tam bir çıkmaz içindedir. Gerçekten de AKP iktidarı giderek azalan itibarını kurtarma telaşında hareket ediyor. Sonuç olarak içeride Kürtlerin direnişi karşısında yenilen AKP iktidarı dışarıda da büyük bir kaosun içinde hızla irtifa kaybediyor. 40 yamalı bohça tarzında her görüşü ve kesimi kendi içinde eritme siyasetini halen yürütmeye devam ediyor.
İşte AKP'nin Türkiye'deki özü de sözü de budur.