SON DAKİKA

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde“Hz. Peygamber Algısı ve Sünnetin Dindeki Yeri” TemalıPanel Düzenlendi

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde“Hz. Peygamber Algısı ve Sünnetin Dindeki Yeri” TemalıPanel Düzenlendi 10 Mayıs, 2017 10:27 Güncelleme: 10 Mayıs, 2017 10:27 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde“Hz. Peygamber Algısı ve Sünnetin Dindeki Yeri” TemalıPanel Düzenlendi

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde“Hz. Peygamber Algısı ve Sünnetin Dindeki Yeri” TemalıPanel Düzenlendi

 

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezinde bulunan Selçuklu Konferans Salonunda Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyeleri Doç. Dr. İsmail ALTUN ve Yrd. Doç. Dr. Fuat KARABULUT ile Arş. Gör. AbdulalimADIGÜZEL'in katılımlarıyla “Hz. Peygamber Algısı ve Sünnetin Dindeki Yeri”temalı panel düzenlendi. Programa Rektör Prof. Dr. AbdulhalikKARABULUT, idari ve akademik personel ile öğrenciler katıldı. Moderatörlüğünü İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Salih GEÇİT'in yaptığı panelde Doç. Dr. İsmail ALTUN “Hz. Peygamber ve İslam'daki Peygamber Algısı”, Yrd. Doç. Dr. Fuat KARABULUT “SünnetinDeğeri ve Bağlayıcılığı”, Arş. Gör. Abdulalim ADIGÜZEL ise “Sahabe ve Tabiûn Kimliğinin Oluşumu” başlıklı konuşmalarını yaptılar.

Programın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Abdulhalik KARABULUT,  “bir Müslüman olarak Kur'an-ı Kerim'in mesajını çok iyi anlamamız gerektiğini ifade ederek; “ Rabbimiz bize bir Kur'an göndermiş,Rabbimiz bunu dileseydi bize bir saniyede de indirebilirdi, bir saatte de indirebilirdi ama Peygamberimizin hayatında 23 yıllık bir zamana bunu sığdırdı” dedi.  Bunun bir hikmetinin olması lazım diyen Rektör Prof. Dr. KARABULUT, “Rabbimiz Kur'an- ı Kerimi iki yaprak arasına hapsetmememiz gerektiğini bizlere söylüyor. Yani diyor ki siz Kur'an-ı hayatınıza hâkim kılmadığınız zaman sizin için bir fayda sağlamaz, mesajı böyle okuyorum. Yine bu mesaja baktığımız zaman Peygamberimizin hayatının özellikle bizim için örnek bir hayat olduğunu ve bunu tam haliyle tatbik etmemiz gerektiğini bize söylüyor” dedi.

Prof. Dr. KARABULUT konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Rabbimiz birçok ayette demiyor mu ki Allah'a ve Resulüne itaat edin. Sadece Allah'a itaat edin diyebilirdi ama özellikle onlarca ayette Allah'a ve Resulüne itaat edin diyor.  Mesela Nisa Suresi 59. Ayette; 'Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir' diyor. Ahiret inancı olan bir insanın bilerek kötülük yapmaması lazım diyen Prof. Dr. KARABULUT; her gün namazda okuduğumuz 'Namazınız, ibadetiniz, yaşamınız ve ölümünüz Alemlerin Rabbi olan Allah için' ayetini sadece düşünsek, emin olun ki bu dünyanın, bu insanlığın mutlu ve müreffeh bir dünya olmasına herhalde yeterli olur, çünkü her şey Allah içinse, gerisi teferruattır” dedi.

“Hz. Peygamber ve İslam'daki Peygamber Algısı” başlıklı konuşmasını yapan Doç. Dr. İsmail ALTUN;Peygamberimiz, Alemlere rahmet olarak gönderildi. Öyle insanlar var ki Resulallah'a bir takım tezler, görüşler ileri sürerler, Müslümanların Peygamberimize gereğinden fazla saygı gösterdiklerini iddia ederler. Şunu bile duyduk ilahiyat fakültelerinde;'Allahummesalli âlâseyyidina Muhammed'demek dahi birilerine göre şirktir. Çünkü Peygamberimize seyyid denmez. Bunları ileri sürenler de cehalet yada bir kasıt var.  Kur'an-ı Kerime baktığımız zaman Yüce Rabbimiz Hz. Zekeriya'ya hitaben buyurur ki 'Ey Zekeriya Yahya isminde bir çocuk sana müjdeliyoruz, o seyyid olacaktır.' Yahya Aleyhiselam için seyyidifadesi kullanılmış.Şirk mi işlenmiş ortak mı koşulmuş bu gibi şeyler tamamen yersiz iddialar. Şunu söylemek istiyorum Peygamber Efendimize seyyid denir arkadaşlar. Allahummesali ala seyyidinamuhhammedin ve ala ali seyidine muhammeddemekte bir beis yoktur” dedi.

“Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı” başlıklı konuşmalarında Yrd. Doç. Dr. Fuat KARABULUT; “sünnetin dinde ki konumu, Peygamberimizin dinde ki konumuyla ilgili bir husustur. Günümüzde maalesef alan uzmanlığına riayet edilmeksizin, alan uzmanlığına saygı duyulmaksızın Sünnet ve Peygamber algısı konusu fütursuzca tartışılıyor. Örneğin Fen Bilimleri ile ilgili konuları tartışırken fizikçi kimyacının alanına çok girmez hatta fizikçi olmalarına rağmen, atom fiziği, katı hal fiziği, genel fizik gibi alanlarda uzman kişiler uzmanı oldukları dalların dışına çıkmamaya çalışır. Ama maalesef son dönemlerde Din ile ilgili, Peygamber ve Sünnet ile ilgili insanlar alan uzmanlığına riayet etmeksizin konuşuyorlar. Usul okumadıklarını, sosyoloji okumadıklarını ve konuştukları birçok şeyin sağlıklı zemine oturmadığını görebiliyoruz” dedi.  Amaç eğer insanların kafasını bulandırmaksa, belli oranda bir başarı sağlandığı söylenebilir diyen Yrd. Doç. Dr. Fuat KARABULUT, Allah'ın Resul olan bir Peygambere iman ettiğimizi vurgulayarak, Peygamberimizi sıradan bir beşer konumuna getiren algılar ya da Peygamberimizi melek seviyesine çıkaran algılar aslında yanlış Peygamber tasavvurudur ve dolayısıyla yanlış bir sünnet anlayışının doğmasına neden olmaktadır” dedi.

“Sahabe ve Tabiûn Kimliğinin Oluşumu” başlıklı konuşmasını yapan Arş. Gör. Abdulalim ADIGÜZEL; “sahabelerdenMuaz bin Cebel şöyle diyor; 'Hz. Peygamberin terkisinde idim,yol gidiyorduk, Hz. Peygamber ya Muaz diye seslendi, buyur emret ya Resulallah dedim, bir süre daha yol gittik Hz. Peygamber tekrar seslendi ya Muaz, eğer ki bir kişi kalben Allah'ın birliğine ve Muhammed'in onun elçisine şahitlik ederse cennete gidecektir dedi.' Hz. Muaz'ın surat ifadesini tahayyül etmenizi istiyorum, Hz.Muaz aynen şu şekilde karşılık veriyor; 'Ya Muhammed bunu insanlara söyleyeyim mi?'Hz. Peygamber; 'yok söyleme, yoksa bu hadise güvenirler ibadetten, diğer emirlerden geri kalırlar' diyor. Muaz Bin Cebel vefat etmeden hemen önce ilmi saklama korkusundan çevresindekilere bu hadisi rivayet ediyor.  Sahabe efendimizin kendine bir şeyi gizlememe gibi bir huyu var bu hem maddi hem de başka şekillerde yapıyor” dedi.

“Hz. Peygamber ile aynı devirde yaşamış, Ona arkadaşlık yapmış, Ona iman etmiş insanlara sahabe deniyor. Sahabe efendilerimizden sonra, sahabeyi görmüş, sohbetinde bulunmuş, iman etmiş kişilere de Tabiûndeniyor. Bir dini anlamanın yolu o dini ilk karşılayan nesli anlamaktan geçiyor” diyen Arş. Gör. Abdulalim ADIGÜZEL; sahabe kimliğinin oluşumuyla alakalı, bir dinin sonraki nesillere aktarımında ilk neslin yani altın neslin çok önemli olduğunu ifade etti.

Program, soru-cevap kısmının ardından Rektör Danışmanı Yrd. Doç. Dr. İbrahim ÖZGÜL'ün panelistlere günün anısına teşekkür plaketi taktim etmesi ile sona erdi.


 

Yorum Ekle