BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. Demirtaş, grup toplantısının tamamını açlık grevlerine ayırdıklarını belirterek, 56'ncı günün yaşam riskinin ortaya çıktığı anlamı taşıdığını ve başka konuları tartışma lükslerinin olmadığını söyledi.
Demirtaş, atacakları adımların neye mal olacaklarının çok kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, Hükümetin bu konuya ilişkin BDP'nin duruşunu can kulağı ile dinlemesi gerektiğini söyledi. 707 tutsağın Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olduğunu hatırlatan Demirtaş, Talepler iyi biliniyor. Bu insanları dört duvar arasında elleri kolları bağlıyken bir de üstüne açlık grevi gibi ciddi bir eylemi yapmaya iten nedenler nedir onların konuşulması lazım diye konuştu. Erdoğan'ın BDP talimat verdi açıklamasının yanlış ve yalan olduğunu belirten Demirtaş, Talimatla eylem yaptırabilirsiniz; ama adım adım ölmeyi yaptıramazsınız. Bunu bu sözü söyleyenler de çok iyi biliyor dedi.
'Açlık grevi Kürt sorunu ile doğrudan bağlantılı'
Açlık grevlerinin 100 yıllık Kürt sorunu ile doğrudan bağlantılı olduğunu söyleyen Demirtaş, o günden bugüne yaşanan süreci şöyle özetledi: İnsanlar 56 gün önce açlık grevine karar vermeden neler yaşadı. 14 Nisan 2009 'KCK' adlı operasyonlar başladı. O günden bu yana 10 bine yakın siyasetçi, genç, yaşlı, kadın, erkek, belediye başkanı hepsi tutuklanıp içeri konuldu. Bu arkadaşlarımızın çoğu 2 yıla yakın bir süre iddianame dahi olmadan tutuklu kaldılar. Suçlamayı dahi bilmediler. 2 yıldan sonra yargılama başladı iddianamenin ne kadar komplolarla dolu olduğu ortaya çıktı. Son 2 yıldır da arkadaşlarımız savunma haklarını kullanamadılar. Mahkeme salonlarında sadece 'Ez li virim' diyebilmek için aylarca beklediler. Mikrofonları hakim tarafından kapatıldı. Bilinmeyen bir dil denildi hakaret edildi. Savunma yapan avukatlar yargılandı. Dışarıda arkadaşlarına, evlatlarına sahip çıkan ailelere coplarla, gazlarla işkence yapıldı. Bunların hepsi son 3 yılda oldu. Mitinglere destek olan partililerimize işkence yapıldı. Mitingler yasaklandı. Böyle bir ortamda bir 3 yıl geçirdik. Bunlar olurken, Hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı da 'anadilde savunma diye bir şey yoktur. Bu şovdur' dediler.
'Seçimlerde başarılı olduk onlarca engel çıkardılar'
12 Temmuz genel seçimlerinde ilk olarak 12 bağımsız adaylarının veto edildiğini, ardından tepkiler üzerine geri adım atıldığını söyleyen Demirtaş, Ama İbrahim Oruç isimli genç o protestolarda katledildi. Üzerinden 1,5 yıl geçti savcı daha soruşturmayı bitirmedi. Elazığ'da adaysız seçime girdik. Buna rağmen birçok yerde başarı elde ettik. Ama Hatip Dicle'nin vekilliği gasp edildi. Biz sağduyulu olmaya çalıştık o dönem aradan bir hafta geçmeden 6 milletvekilimizin başvurusu iptal edildi ve halen tahliye bekliyorlar dedi.
'Tecritten günümüze bin 37 insan çatışmada yaşamını yitirdi'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ardından İmralı ile dış bağları kestirdiğini söyleyen Demirtaş, Sayın Öcalan'ın 34 avukatı komplolar ile tutuklandı. Dünya tarihinde bu kadar toplu avukatın olduğu tek davadır. Büyük askeri operasyonlar oldu. Tecrit başladığından bu güne bin 37 insan çatışmalarda yaşamını yitirdi. 'Avukatlara talimat veriyor' denildi. Dönün bir bakın avukatlar ziyaret ederken kayıplar ne kadardı diye. Tam tersine hükümet güvenlik konsepti için bunu yaptı. Yeni bu zaman içinde Roboski'de katliam yapıldı. O günden bugüne soruşturma ne alemde bilen yok. Dosya 1,5 yıldır gizli. 'Bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacak' diyenler sessizler. Newroz kutlamalarımız yasaklandı. Her yerde Newroz kutlamalarımıza müdahale ettiler. Mitingimiz yasaklandı. Milletvekilleri dahil işkenceye tutuldu diye kaydetti.
'Bize yönelik küfürü görmeyen savcılar hakkımızda 754 fezleke hazırladı'
Bütün bunlar yaşanırken AKP'nin yayın organı haline gelmiş medya kuruluşları ya bunları görmezden geldiler ya da bize hakaret ettiler. Değerlerimize ve şahsiyetlerimize küfürler yağdırdılar diyen Demirtaş, yaptıkları suç duyurularında da savcıların takipsizlik kararı verdiğini söyledi. Demirtaş, Bunu soruşturmayan savcılar hakkımızda 754 fezleke hazırladılar. BDP ne zaman tasfiye olacak diye bunu zevkle izlediler. Bu haksızlıklara sessiz kaldılar. Bunların hepsini cezaevindekiler de izledi. Onlar bundan fazlasını da gördüler. 4 duvar arasında bunları takip ettiler. Kendilerine yapılanları biliyorlar. Hükümet politikasının sonuçlarını gördüler. Öyle bir noktaya geldiler ki 56 gün önce bir karar verdiler. 'Bu gidişata dur diyeceğiz' dediler. Biz bin kişinin daha ölmesine izin vermeyeceğiz biz öleceğiz dediler ve yaptılar. Şimdi soruyorum; bu açlık grevlerini yapan BDP'nin politikası mı yoksa bu tablo mu? Son 3 yıl içinde yaşananlar ve ağırlıklı olarak son yıllarda yaşananlar içerdekileri kendi bedenlerini ölüme yatırmaya götürdü. Açlık grevlerinin nedeni budur. Elinizde BDP'nin talimatı ile başladığına dair tek bir belge, bilgi kırıntısı varsa bunu açıklayın yoksa susun şeklinde konuştu.
'Açlık grevleri sorun değil sonuçtur'
Açlık grevinde bulunan tutsakların dışarıda insanların ölmemesi için kendi bedenlerini ölüme yatırdığını vurgulayan Demirtaş, Açlık grevleri bir sorun değildir. Bir sorundan ortaya çıkmış sonuçtur. Arkadaşlarımızın açlık grevine girmesini istemiyoruz. Rica ile bırakacaklarını bilsek günde 10 defa bu çağrıyı yaparız. Arkadaşlarımızın yaşamlarına son vereceği bir eylemi asla ve asla istemeyiz. Bunu ortaya çıkaran nedenleri ve talepleri anlamazsak ortaya çözüm çıkarılmaz. Biz gerçekçi hareket ediyoruz. Sonuç almak istiyoruz dedi.
'Hükümet açıklamasının altı doldurulmalıdır'
Demirtaş, Dün Bakanlar Kurulu sonrası yapılan açıklama 20 gün önce olsaydı bu duruma gelmeyecekti. Bunu önemsiyoruz; ama önümüzde birkaç gün var. Bu açıklamaların altı doldurulmalıdır. İmralı'da avukat görüşünün engellenmesinin hukuki dayanağı yok. Suç işleyen bir Hükümet var dedi. Demirtaş, ardından CMK'nin 20. maddesini okuyarak, Bakın bu madde hükümlü ve avukatının görüşmesini düzenliyor. Peki şu kanunu bir kez daha okusunlar. Burada bu görüşmenin yapılması Başbakan'ın veya Adalet Bakanı'nın iznine tabidir diye bir madde var mı? Yok. Anayasa ve yasalar bu kadar açıkken bir Başbakan nasıl olur da çıkıp 'Avukat görüşü bir yerde dursun' diyebilir. Hangi maddeye dayanıyorsunuz. Beğenmediğimiz darbe anayasası bile hukuk devletinden bahsediyor. Soruyorum; hangi yetki, hangi madde ve tüzükle 'Ben İmralı'ya avukat göndermem' diyorsun. Ortada bir kanunsuzluk var. Oraya avukat gönderip, göndermeme kimsenin yetkisinde değil. Kendisi görüşmek istemiyorsa tutanak tutulur avukat geri gelir ifadesini kullandı.
Erdoğan'a eleştiri
Yeri geldiğinde Barbarosların torunlarıyız diyen bir devlet 'koster bozuk' diye bir adaya gidemiyorsa bu bizim utancımız değil onların utancıdır. Ben olsam biz istesek 3 dakikada gideriz ama gitmiyoruz deyip mert olurum diyen Demirtaş, bu gerekçeleri üretenin büyük devlet olamayacağını belirtti. Demirtaş, Başbakan Erdoğan'ın BDP'yi suçlayan yaklaşımının çözüm olamayacağını belirterek, Açlık grevinden 2 ay önce yapılmış bir yemeğe kendine güvenen bir Hükümet sarılmaz. Bizim kendimizin çekip sosyal medyaya attığımız fotoğrafı gazetecilik başarısı olarak ortaya koyan iki harfi gitse geriye neyin kalacağı belli olan o gazetenin yalanına sığınılarak böyle bir çirkinlik yapılmaz. İktidarsınız ve gücünüz var. Arzu etseniz bunu çözebilirsiniz. Madem böylesiniz neden bu kadar ucuz ve kirli politikalara alet oluyorsunuz dedi.
'Destek vermeye açığız'
İçerde ve dışarıda ölümleri durdurmak istediklerini söyleyen Demirtaş, bu nedenle görüşmeler ve eylemler yaptıklarını belirtti. Demirtaş, Şimdi artık çözmek zorunda olduğumuz aşamadayız diyoruz. Dün yapılan açıklamaları yetersiz de olsa, taleplerle ilgili somut gelişmeler içermese de BDP olarak önemsedik. Bu bir adımdır; ama adım atmalar için zamana sahip değiliz. Cezaevindekiler de bu açıklamaları dinlemiştir. Onlar da bunu değerlendirip tartışıyorlardır. Karşılıklı adım atma noktasında onlar da pozitif yaklaşacaktır. Hükümet İmralı'ya avukat gidişini sağlarsa, yanlış mı yapmış olur? Yenilmiş mi olur? Hayır. Anayasadan aldığı yetkiyi kullanmış olur. Birçok gelişmenin önünü açabilir. Biz de elimizden gelen bütün desteği sunarız. Hükümete de bu desteği sunma noktasında açık bir konumdayız vurgusunu yaptı.
'İdam tartışması yanlış bir mesajdır'
Ölümlerin bir bütün olarak durdurulması gerektiğini söyleyen Demirtaş, içerdeki ölümlerle birlikte dışarıdaki ölümlerin de durdurulması gerektiğini bundan dolayı müzakerelerin önünün açılması gerektiğini kaydetti. Anket yapılması durumunda müzakereye ve barışa desteğin her zamankinden daha fazla olduğunu belirten Demirtaş, şunları kaydetti: Böyle bir ortamda idam tartışmasını nasıl çıkarıyorsunuz. Yanlış bir mesaj ve yöntemdir. Bugün çıkarsanız bile geriye dönük uygulayamazsınız. Madem öyle neden bunu kullanarak halkı ve süreci geriyorsunuz. Türk halkı bilsin ki bunun reel bir karşılığı yoktur. Yasalara konsa bile bundan sonra uygulanır. Niyetiniz başka ise bunu açık açık söyleyin. Yoksa bu tartışmayı kapatın. Siz 707 kişinin kendini ölüme yatırdığı bir süreçte o kişi ile ilgili idam tartışması yaparsanız bu olumlu bir mesaj olur mu. Bu nedenle bu dile ve üsluba girilmemesi lazım. Bu konunun ebediyen kapatılması lazım. DİHA