Doğubayazıt Eğitim-Sen Başkanı İhsan Yeşil 5 Ekim Öğretmenler günü nedeniyle bir mesaj yayınladı.
Dünyada 'Öğretmenler Günü' 5 Ekim'dir. Peki, bizde neden 24 Kasım? Çünkü... Binlerce öğretmeni cezaevlerine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden dönemin en etkili öğretmenler örgütü TÖB-DER'i kapatan 12 Eylül Rejimi alay eder gibi 24 Kasım'ı 1981 yılında 'Öğretmenler Günü' olarak ilan etmiştir. Öğretmenler de kuzu kuzu askeri rejimin kendilerine uygun gördüğü tarihi, çekilen onca acıya rağmen kabullenmişlerdir. Dünyada 5 Ekim'de kutlanan Öğretmenler Gününü, askeri rejim komutuyla 24 Kasım'da kutlayan ve buna hiç bir demokratik tepki göstermeyen öğretmenin "demokratik haklarının da yetersiz olması son derece normaldir. Demokratik ve özgür bilinci olmayanın mesleki yeterliliği de ebetteki tartışılır.
5 Ekim Birleşmiş milletlerin Eğitim, Bilim ve Kültür örgütü (UNESKO) tarafından 1994'ten beri Dünya Öğretmenler günü olarak ilan edilmiştir. 100'den fazla Ülkede her yıl kutlanmakta ve bu günde Uluslar arası Öğretmen Çatı Örgütlerinin katkılarıyla Öğretmenlerin, statüsüne ilişkin tavsiye kararları alınmıştır. Bu belge; Öğretmenlerin sadece Okul içinde değil, Toplum içinde de yerine getirdikleri işlevlerin taşıdığı önemi Uluslar arası düzeyde belgeleyen, Öğretmenlerin tüm sorunlarını ele alan ve durumlarını tüm ayrıntıları ile düzenleyen bir belgedir. Dünya Öğretmenler Günü Öğretmenlerin dünya çocukları için daha iyi bir gelecek sağlamada öğretmenlerin rolünün anlaşılmasında toplumun dikkatinin çekilmesi fırsatını sağlamaktadır. Ayni zamanda devletlerin eğitime daha fazla pay ayırmasını da vurgulamaktadır.
Öğretmenlerin kişisel taleplerine bakıldığında öğretmenlerin layık oldukları saygınlık ve laik oldukları yerde olmadıkları gerçeği ortaya çıkmaktadır. basarili öğretmenlerin yandaş, fıkırdaş ve inanç gibi sebeplerden dolayı ayırımcılıktan dolayı ödüllendirilmediği gibi, Öğretmenin görev ve eğitim başarısına bakılmaksızın görevini tam yapmazsada yandaş, fıkırdaş ve bendensin gibi nedenlerden dolayı çok kolay ödüllendirildiği ve taktir edildiği ne yazık ki günümüzde de oldukça yaygındır.
Eğitim hakki; ana dilinde eğitim olarak toplum için en temel insan haklarından biri olup, toplumun tüm üyelerine ayrım yapılmaksızın Devlet tarafından ücretsiz sağlanmalıdır.
Tüm dünya da olduğu gibi, ülkemizde de geleceğimizin garantisi ve en önemli yatırımı olan genç nesilleri şekillendirecek kutsal Öğretmenlerimizin, fikir, düşünce, inanç ve ayrı sendika gibi nedenlerden dolayı gözaltı, tutuklama ve cezaevlerine değil, Dünyadaki gelişmiş birçok Ülkede olduğu gibi gereken ilgi, alaka, saygı, ücret, is yükü, sosyal haklar, sağlık güvencesi, eşit değerlendirme, is güvenliği ve ise girişte adalete sahip olması onların en doğal hakki olarak görmemiz gerekmektedir.
Türkiye'deki öğretmenlerin sosyo-ekonomik koşulları yıllar geçtikçe daha da kötüleşmektedir. öğretmenlerimizle ilgili olarak hükümet ve sayın Bakan tarafından çizilen pembe tablonun hiçte doğru olmadığı bir gerçektir. Eğitim fakültelerinden mezun işsiz öğretmen adaylarıyla ilgili hiçbir yapıcı çözüm geliştirmeyen, eğitim emekçilerini ek iş yapmak zorunda bırakarak hem onları hem de çocuklarımızı mağdur eden, kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşmeli sendikal haklarına şerh koyan AKP politikaları; şimdi de kadrolaşma kendi kafatasçı eğitimini yaratma uğruna bütün eğitim programlarını allak bulak ettiği de vahim bir tablo oluşturmaktadır.
Sokakta 400 bin civarında atanamayan öğretmen iş ararken, 160 bin öğretmen açığının olması anlaşılır bir durum değildir. Öğretmen açığının ücretli öğretmen uygulamasıyla kapatılmaya çalışılması, özellikle bölgemizde görevlendirilen ücretli öğretmenlerin arasında da bölgesel ve fikirsel olarak büyük ayırımcılığa gidilmesi, eğitim fakültesi sınıf öğretmenliği mezunları dururken, 2 yıllık su ürünleri, tekstil, moda v.b. gibi mezunların sınıf öğretmenleri olarak görevlendirildikleri de, hem bu ayırımcılığın kanıtlarından ve hem de eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca bu durum 700 TL ücret verilerek köle gibi çalıştırılan, neredeyse 70 bin kişilik bir ücretli öğretmen ordusu da yaratmaktadır. Bu koşullara bağlı olarak eğitimin sürekliliği bölünmekte ve her yıl sıfırcı öğrenci sayısı katlanarak artmaktadır. Nitelikli bir eğitim hizmetinin örgütlenmesinin koşulu olarak bu hizmeti sunacak öğretmenlerimize, hizmetli ve memurlara insanca yaşayabilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmasının, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük haklarının insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmesinin zorunluluğu bugün daha net olarak ortaya çıkmaktadır.
Eğitim-sen olarak Eğitim hakkının herkes için eşit koşullarda hayata geçirilmesi için mücadele etmeyi sürdüreceğimizi, tüm öğretmenlerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü'nü kutluyor, eğitim ve bilim emekçilerini; kendilerinin tüm haklarını yalakalık olsun ve iktidarlara iyi çocuklar olarak görünmek için satan ve sendika adı altında kurulan oluşumlara değil, daha iyi çalışma ve yaşama koşulları, daha aydınlık bir gelecek için Eğitim-Sen ile birlikte örgütlü mücadeleye çağırıyoruz'.