SON DAKİKA

20 yılda 8 ateşkesle çözüm arayışı

BM Genel Kurulu, 7 Eylül 2001 tarihli oturumda aldığı karar ile 21 Eylül'ü "Uluslararası Barış Günü" olarak kutlamaya başladı. 18 Eylül, 2013 06:35 Güncelleme: 18 Eylül, 2013 06:35 20 yılda 8 ateşkesle çözüm arayışı

ANKARA - BM Genel Kurulu, 7 Eylül 2001 tarihli oturumda aldığı karar ile 21 Eylül'ü "Uluslararası Barış Günü" olarak kutlamaya başladı. Bugün aynı zamanda "Çatışmasızlık Günü" olarak da biliniyor. Türkiye'de akıllara PKK'nin ilan ettiği ateşkesler gelirken, 1993 yılında ilan edilen ilk ateşkesten bu yana 8 defa sorunun çözümüne ilişkin ateşkes ilan edildi. İlan edilen ateşkeslerin çoğu ise, devletin karşılık vermemesi ve operasyonları tırmandırması nedeniyle sonuçsuz kaldı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1981'deki 57. birleşiminde, genel kurulun açılış günü olan her Eylül'ün üçüncü salı gününü "Uluslararası Barış Günü" ilan etmişti. Yıllar sonra BM Genel Kurulu'nun 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül "Uluslararası Barış Günü" olarak da kabul edildi. Bugün aynı zamanda "Çatışmasızlık Günü" olarak biliniyor. "Çatışmasızlık Günü"ne sayılı günler kalırken, Türkiye'de ise akıllara Kürt sorunu kaynaklı yaşanan çatışmalarda PKK'nin ilan ettiği ateşkesler ve buna karşı devletin yaklaşımları geliyor. Bu kapsamda, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm çabaları gerek İmralı sürecinde gerekse de İmralı öncesinde sürekli devam etti. Kürt sorununu çözümü için bugüne kadar defalarca tek taraflı ateşkes ilan edilirken, ateşkes süreçleri ya devlet tarafından karşılık bulmadı ya da çeşitli provokasyonlarla baltalandı. 20 Mart 1993'te ilk tek taraflı ateşkes ilanını yapan PKK aradan geçen 20 yılda toplam 8 kez ateşkes kararı aldı. 1993, 15 Aralık 1995 ve 1 Eylül 1998'de alınan ateşkes kararları, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'dan Türkiye'ye teslim edilme tarihi olan 15 Şubat 1999'dan önce alındı. 1 Eylül 1999'da İmralı'da yargılanan Öcalan yeniden ateşkes ilan etti ve PKK'nin silahlı güçlerine Türkiye sınırları dışına çıkması çağrısında bulundu. Öcalan'ın başlattığı sürecin ardından PKK'nin en son ilan ettiği ve halen devam eden ateşkes ilanı ise 23 Mart 2013 tarihinde yapıldı.

1993 ateşkesi

Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Talabani ile yaptığı görüşmelerde PKK'nin ateşkes ilan etmesini istemeye başlamıştı. Ankara'da ve Şam'da yapılan görüşmelere karşın Türkiye'de ise siyasilerin ortamı geren açıklamaları devam ediyordu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in ilk tepkisi, "Devlet kan dökenle pazarlığa oturmaz. Kan döken devlet değildir. Bunlar yol yakınken gelip teslim olsunlar, diyorum. Hukuka, adalete teslim olun" demişti. Bu süreçte PKK Lideri Abdullah Öcalan, Celal Talabani ile Lübnan'da basın toplantısı düzenleyerek, 15 Nisan 1993 tarihine tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Ateşkesin bitiş tarihi olan 15 Nisan yaklaşırken, Turgut Özal yeniden devreye girerek Talabani'yi Ankara'ya çağırdı. Mesafeli durmasına rağmen, Demirel de Talabani ile görüştü. Öcalan, Lübnan'da yaptığı ikinci basın toplantısında ateşkesin süresini uzattıklarını açıkladı. Bu toplantıya Talabani'nin yanı sıra dönemin HEP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Kemal Burkay gibi isimler de katıldı. PKK'nin ilan ettiği tek taraflı ateşkes süreci daha bitmeden Cumhurbaşkanı Turgut Özal yaşamını yitirdi. Öcalan o dönemde, Özal'ın öldürüldüğünü açıklamıştı. 25 Mayıs 1993 günü ise Şemdin Sakık yönetiminde silahsız 33 asker vurularak, öldürüldü. Öcalan tarafından provokasyon olarak yorumlanan Özal'ın şaibeli ölümü ve 33 asker olayı, tek taraflı ateşkesi sona erdirdi. Öcalan, 33 askerin yaşamını yitirmesine ilişkin 2008 yılında avukatları ile yaptığı görüşmede, "O gün Bakanlar Kurulu'nda genel af tartışılıyormuş. 33 asker otobüse binmek istememiş. 'Biz korumasız ve silahsız gitmeyiz' demişler ama zorla bindirilmişler. Niye bindirdiler, kim bindirdi, kimin adına yapıldı bunlar? PKK adına da Şemdin, bunları Zeynel'e yaptırıyor. Zeynel'e talimat vererek, öldürmelerini söylüyor. Defalarca sormama rağmen Şemdin ne şekilde olduğuna dair her defasında farklı şeyler söylüyordu. Şemdin'e direk Ergenekon'la bağlantılıdır, onların adamıdır demiyorum. Ancak kullanılmıştır. Bu dönemde ateşkes vardı zaten. O ateşkes döneminde nasıl böyle bir şey oldu? Ateşkesi istemeyenler kimlerdi? Bunu anlamak benim için zor oldu" açıklamasında bulunmuştu.

1995 ateşkesi

1993 yılında ilan edilen ateşkesin sona ermesinin ardından çatışmalar sürerken dönemin hükümetinin çatışmaları Kürtler arasına yayma girişimleri sonucunda ise Dublin'de yapılan görüşmelerin ardından PKK ile KDP güçleri arasında çatışma çıktı. Çatışmalar yaklaşık 3 ay sürerken, 15 Aralık günü ateşkes ilan edildi. Bu ateşkeste barış sürecinin yaşanması için Öcalan, Türkiye'ye karşı da ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. Ardından ise PKK'ye karşı askeri operasyonlar hızlandırılırken, faili meçhul cinayetler de etkin bir şekilde uygulandı. Bu dönemde dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve ekibi tarafından Öcalan'a yönelik suikast girişiminde bulunuldu. Tüm bu süreçlerden sonra ateşkesin sürmesinin ortamı kalmadığı için ateşkes sona erdi.

1998 ateşkesi

PKK Lideri Öcalan, Türkiye'de birçok kesimin dolaylı olarak kendisi ile temas kurması ve dönemin Başbakan Necmettin Erbakan'ın girişimleri sonucunda 29 Ağustos 1998'de MED TV'de yayınlanan basın toplantısına telefon bağlantısıyla katılarak, 1 Eylül 1998 tarihinden itibaren ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. Bu süreç Türkiye açısından ise Öcalan'a yönelik "uluslararası komplonun" startının verildiği süreç oldu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırında yaptığı açıklamada adeta Suriye ile savaşacaklarını açıkladı. Bunun ardından ise askeri operasyonlar tırmandırılınca ateşkes fiili anlamda son buldu. "Uluslararası komplonun" devreye sokulması ile birlikte Öcalan Suriye'den çıkmak zorunda kaldı. Öcalan, Avrupa sürecinde de 1 Eylül'de başlattığı ateşkesi sürdürdü. Öcalan 15 Şubat 1999'da "uluslararası komplo" ile Kenya'dan Türkiye'ye getirildi. O sırada 6. kongresini yapan PKK, tek taraflı ateşkesi bitirdiğini ve topyekun savaş ilan ettiğini açıkladı. Kürtlerin yaşadığı bütün ülkelerde protestolar yapılırken, çatışmalar ise arttı.

1999 ateşkesi ve geri çekilme

Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesi ile birlikte ortam gerginleşirken, Öcalan 2 Ağustos 1999'da PKK'nin silahlı güçlerini Türkiye sınırlarının dışına çekme çağrısı yaparken, 1 Eylül'de de dördüncü sefer tek taraflı ateşkes ilan etti. Çekilme sırasında askerler tarafından kurulan pusularda çok sayıda PKK'li yaşamını yitirdi. Öcalan, 2 Ağustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin sınırların dışına çekilerek, barış gruplarının iyi niyetin göstergesi olarak Türkiye'ye gelmelerini istedi. Ardından, PKK biri Kandil'den biri de Avrupa'dan olmak üzere iki barış grubu gönderdi. Sekiz kişiden oluşan birinci barış grubu 1 Ekim 1999 yılında Kandil'den, ikinci barış grubu da yine sekiz kişiyle 29 Ekim 1999'da Avrupa'dan geldi. O dönem barış grup üyelerinin cezalandırılması barış umudunu kıran ilk gelişme oldu. Buna rağmen Öcalan, ateşkes sürecini yargılandığı dönemde süresiz ateşkese çevirdi. Bu ateşkes durumu devletin hiçbir adım atmaması üzerine 1 Haziran 2004 tarihinde bozuldu.

Çözüm önerileri ve yeniden çatışmalı süreç

Öcalan, 20 Ocak 2000'de "Barış Projesi", 4 Kasım 2000'de "Demokrasi ve Barış için Acil Eylem Planı", 19 Haziran 2001'de yeni bir savaşın gündemleşmemesi ve çözüm sürecinin gelişmesi için acil talepler bildirisi, 22 Kasım 2002'de "Acil Çözüm Bildirgesi" ve 2000'in başında ve 2002'nin sonunda olmak üzere iki defa Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve tüm siyasal partilere Kürt sorununun çözümü konusunda düşünceleri ortaya koyan mektuplar gönderdi. Tüm önerilere rağmen ateşkes zemini ortadan kalkınca ateşkeste fiilen sona ermiş oldu.

2006 ateşkesi

Kongra-Gel Yürütme Konseyi, Eylül 2004'te üç aşamadan oluşan "Demokratik ve Kalıcı Barışın Yol Haritası"nı sundu. Geniş kapsamlı değerlendirme ve çözüm önerilerini sunan yol haritasında Kürt sorununun çözümü için çeşitli çevrelere çağrılar yapıldı. PKK ise 10 maddeden oluşan yeni bir barış projesini daha sunarak, 1 Ekim 2006'dan geçerli olmak üzere ateşkes ilan edildi. Ateşkese rağmen askeri operasyonlar hız kesmeden devam etti. 5 Kasım 2007 Washington anlaşmasıyla başlayan yeni dönemde Meclis'ten savaş tezkeresi çıkartıldı. 21 Şubat 2008 tarihinde Kandil'e yönelik harekat düzenledi. Zap'ta yaşanan direnişin ardından Türkiye geri dönmek zorunda kaldı. Tıkanan süreçte Öcalan 2009 yılında yeniden devreye girerek, yeni bir süreci başlattı.

2009 yılı ve çatışmasızlık kararı

Öcalan'ın çağrısıyla KCK, 29 Mart yerel seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi sonuçları dikkate alarak, 13 Nisan'dan geçerli olmak üzere çatışmasızlık kararı aldı. Bu karara AKP hükümeti ise "KCK" adı altında yapılan operasyonlar ile cevap verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "iyi şeyler olacak" söylemleri ile birlikte hükümetin arayışları devam ederken, 5 Nisan 2009'da ABD Başkanı Barack Obama, Türkiye'yi ziyaret etti ve hükümet ilk olarak projesini ABD yönetimi ile paylaştı. Ardından ise AKP hükümetinin "Açılım" adı altında başlattığı projenin ilk ayağı olarak "KCK" adı altında yapılan operasyonlar devreye sokuldu. 14 Nisan 2009 tarihinde başlayan operasyonlar kapsamında DTP, BDP yöneticileri, belediye başkanları, sendikacılar, öğrenciler, kadınlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları birer birer gözaltına alınarak, tutuklandı. Çatışmasızlık kararının ilkinin süresi 1 Haziran'da dolmasının ardından, karar 15 Temmuz'a kadar uzatıldı. Ardından 1 Eylül'e kadar uzatılan çatışmasızlık kararı, yapılan yeni bir açıklamayla Ramazan bayramı sonrasına kadar uzatıldı.

Operasyonlara rağmen Öcalan'dan çözüm arayışı

Tüm bu süreçler yaşanırken Öcalan, 156 sayfalık "Yol Haritası"nı 15 Ağustos 2009 tarihinde cezaevi idaresine teslim etti. Öcalan'ın sorunun çözümünü 10 temel ilke başlığında topladığı "Yol Haritası" ancak 1 buçuk yıl sonra kamuoyuna ulaşabildi. Öcalan, "demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşandığını" belirterek, sürecin önünün açılması için "Barış Grupları"nın Türkiye'ye gelmesi çağrısında bulundu. Öcalan'ın çağrısı üzerine 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil ve Maxmur Mülteci Kampı'ndan 4'ü çocuk 34 kişiden oluşan Barış ve Demokratik Çözüm Grubu Silopi'deki Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Grubun girişini ilk gün olumlu değerlendiren hükümet, daha sonra tavrını bir anda sertleştirdi. Böylece Avrupa Barış Grubu'nun Türkiye'ye girişi gerçekleşmedi. Daha sonra ise Habur'dan giren barış gruplarına ceza yağdı.

2010 ateşkesi

1 Haziran 2010 tarihinde KCK yaptığı açıklamada, Öcalan'ın ve kendilerinin barış ve demokratik bir çözüm için attıkları bütün adımlarının AKP tarafından boşa çıkarıldığını belirterek, 13 Nisan 2009 tarihinde tek taraflı olarak ilan ettikleri eylemsizlik kararını sonlandırdıklarını açıkladı. Türkiye'de yaşanan ağır savaş bilançoları karsısında STÖ'ler, aydınlar, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Barış Demokrasi Partisi'nin (BDP) çift taraflı ateşkes çağrıları oldu. Bu temelde Öcalan da KCK'ye diyalog ve müzakere surecine vesile olması için eylemsizlik surecinin başlatılmasını önerdi. KCK Yürütme Konseyi de yeniden ateşkes kararı aldıklarını belirterek, bu süreçte tek taraflı ateşkesin çift taraflı olması için de çağrılar yaptı. KCK, ilan ettiği ateşkesin kalıcılaşması için ise 4 maddelik "Barış Planı"nı açıkladı. Öcalan'ın devlet heyetiyle yaptığı görüşmeler devam ederken, 16 Eylül 2010 günü Hakkari'nin Geçitli (Peyanis) köyünde bir minibüsün geçişi esnasında patlama meydana geldi, 9 kişi yaşamını yitirdi. Patlamanın, heyet ile Öcalan arasında yapılan görüşmeye denk gelmesi dikkat çekti. Öcalan, patlamaya ilişkin avukatları ile yaptığı görüşmede şu açıklamayı yaptı: "Yapılan bu son patlamayla buradaki görüşmeler dinamitlendi, bombalandı. Bu görüşmeler oldukça verimli geçiyordu, umutluydum." Öcalan, ardından 31 Ekim 2010 tarihine dikkat çekerek, 31 Ekim'de devlet tarafından çatışmasızlık kararına karşılık verilmediği takdirde aradan çekileceğini söyledi. Mart 2011'de AKP hükümetinin Öcalan'ın yaptığı uyarılara karşı kayıtsız kaldığı dönemde, devlet heyetiyle görüşmelerini sürdüren Öcalan, heyetin yetkisi hakkında kafasında oluşan soru işaretlerini ortaya koyarak, AKP hükümeti tarafından sorunun çözümüne yönelik pratik adımların atılmaması ve sürece kayıtsız kalınması durumunda çekileceğini uyarısını yaptı.

Silvan bahanesi!

Ateşkese karşı hükümet ise bu dönemde duyarsız tavrını sürdürmeye devam ediyordu. Askeri operasyon sonucu 14 Temmuz 2011 tarihinde Diyarbakır Silvan ilçesinde çıkan çatışmada, 13 asker yaşamını yitirdi. Siyasi atmosferin gerildiği ortamda avukatlarıyla görüşen Öcalan, sorunun sürüncemede bırakılması durumunda demokratik çözümün gelişemeyeceği ve çatışmaların şiddetlenerek devam edebileceği uyarısında bulundu. DTK, yıllardır hazırlığını yaptığı ve daha önce duyurduğu Demokratik Özerkliği ilan ettiğini açıkladı. Öcalan, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını eleştirerek, mevcut durumda ortamı sakinleştirmek ve yumuşatmak gerektiğini ifade etti. Heyetle Silvan çatışmasının ardından da görüştüğünü dile getiren Öcalan, şu çağrıyı yaptı: "Gereği neyse yapmak istiyorum. Bunun için çok açık Sayın Başbakan'a buradan sesleniyorum: Bana rolümü oynamam için gerekli pratik araçların sunulması gerekir. Daha önce Parlamento'nun bu konuda karar alması gerektiğini belirtmiştim. Ben Meclis'in tatile girmemesini bunun için istemiştim. Gerekirse Meclis acil toplanıp bu konuda görüşüp çağrı yapabilir. Veya Başbakan bir çağrı yapabilir. 'Biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz' derse, bir haftada hallederiz." Ardından ise AKP hükümeti, Habur ve Silvan'ı gerekçe göstererek, Oslo'da PKK ile yapılan görüşmeleri ve Öcalan ile yapılan görüşmeleri sonlandırarak, Öcalan'a ağırlaştırılmış tecrit uygulamaya başladı.

Öcalan'ın Newroz açıklaması ve 2013 ateşkesi

Cezaevlerinde PKK'li ve PAJK'lı tutsakların başlattığı açlık grevi Türkiye'de yeniden çözüm tartışmalarını tetikledi. Başbakan Erdoğan, TRT'de katıldığı programda Öcalan ile İmralı'da görüşmelerin yapıldığını belirterek, "Hala görüşmeler var. Çünkü netice almamız lazım. Işık olduğu sürece devam ederiz" dedi. Ardından Öcalan ile görüşmeler Türkiye gündemine oturdu. Erdoğan'ın açıklamalarının ardından MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın 2012 yılının son günlerinde İmralı Adası'na giderek, Öcalan ile görüştüğü ortaya çıktı. Öcalan ile MİT Müsteşarı Fidan arasında yapılan görüşmenin detayları merakla beklenirken, 3 Ocak günü sabah saatlerinde DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, İmralı Adası'na giderek, Öcalan ile ilk heyet görüşmesini gerçekleştirdi. Ardından ise Öcalan'ın başlattığı sürece ilişkin kamuoyunda tartışmalar yürütülürken, Öcalan'ın çözüm konusundaki kararlılığı vurgulandı. Heyetlerin görüşmeleri hızlanırken, 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır'da yapılan Newroz kutlamasında Öcalan'ın tarihi mesajı okundu. Öcalan'ın mesajı ise kısa bir süre sonra KCK tarafından karşılık buldu. Dönemin KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Almanya'nın Bonn kentindeki Newroz kutlamasına gönderdiği görüntülü bir mesajında, "Bundan dolayı mesajın açıklandığı gün 21 Mart'tan bu yana ve bundan sonra biz hareket olarak, KCK, PKK ve HPG olarak resmi ve açık bir şekilde ateşkes ilan ediyoruz" diyerek, 23 Mart 2013 tarihinde ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. KCK, 8 Mayıs'ta ise geri çekilme sürecini başlattı. PKK'nin son ilan ettiği ateşkes halen devam ediyor. 

ALPER ATALAY - DİHA

Yorum Ekle