14 NİSAN GURUR GÜNÜ
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Serhat İlçesi, eski Sancak Beyliği Merkezi ve Ağrı İline 90 km. uzaklıkta bulunan serhat Doğubayazıt İlçemiz, fazla engebeli olmayan arazilerle kaplı, Ağrı Dağı eteğinde, ticaret, tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomiye sahip, en büyük sanayi kuruluşu Yem Fabrikası vardı. Eski bir yerleşim birimi olan İlçemiz topraklarında sulama sorurunun çözülmesi halinde mevsim koşullarına göre çeşitli sebze ve meyvelerin yetebileceği gibi, şifalı maden suyu kaynaklarımız da bulunmaktadır.
İlçemizde başlıca tarihi yapı kalıntıları Urartulardan kalma kale, Topkapı Sarayından sonra Osmanlı’nın en büyük sarayı olan İshak Paşa Sarıyı, İpek yolu güzergâhındaki han ve köprülerdir. İlçemiz Belediyesi 1889 yılında kurulmuş olup; son nüfus sayımına göre kent nüfusu 76.000 civarındadır.
KÜLTÜR kavramı günlük konuşma dilinde “BİLGİ VE GÖRGÜ DÜZEYİ YÜKSEK” anlamında kullanılır. Eğer bir milletin kültürü, başka kültürlerden gelen etkileri eritip; özümsüyorsa, onları kendi ihtiyaçlarına göre milli bir biçime sokabiliyorsa, o zaman diğer kültürlerin içindeki yerini koruyabilir ve onları da etkileyebilir. Böylece o milletin varlığı hem korunmuş, hem de gelişmiş olur. Kültürümüzü korumak ancak ve ancak kültürümüzü yaşamak ve geliştirmekle olur.
“Kültür, üzerinde yaşanılan zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir”
Burada “SECİYE” huy, yaratılış, karakter anlamındadır. Her milletin kendine özgü bir geleneği ve kendine has adetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Türklerin haysiyeti, gururu, kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür..., bizim milletimizin manevi kuvveti bütün milletlerin manevi kuvvetlerinden üstündür. Bizler mazide sayısız medeniyetler kurmuş bir ırkın ve milletin çocuklarıyız. Öyleyse bizler, milli kültürümüzü toplumun her düzeyindeki kesimlere, o kesimin niteliği ölçüsünde seslenebilmeli ve benimsetmeliyiz. Bunu sağlamak için de her türlü çareye başvurularak milli kültürümüzü yaygınlaştırmalıyız. Kültürümüzün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için Doğubayazıt İlçesi olarak düzenlenen 14 NİSAN DOĞUBAYAZIT’ IN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞU TÖRENLERİ ve KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ her yıl daha görkemli olarak icra edilmektedir.
Büyük, yüce ve asil TÜRK MİLLETİ ve O’nun batı dünyasının bağrında, en uzun
ömürlü Türk Devleti’ni kurmuş Anadolu Türklüğüdür. Anadolu’nun üzerinde güneşin batmadığı üç kıtaya hâkim, muhteşem hakanlığı tesis etmiş temel varlık, Türk’ün bu genişleme, yücelme, doruğa erişme, sonra adeta bir fizik kanunu gibi, duraksama, gerileme ve ana kaynak bölgesindeki Türkoğlu Türkleridir.
Osmanlılara kadar Anadolu Beylikleri tarihi, öteden beri Uç Beylikleri’ne göre kronolojik akış içinde aydınlıktır. O günleri hatırlamadan, Mondrös Mütarekesi karanlığı içinde Kazım Karabekir Paşa’nın milli varlık adına Doğu Anadolumuzun nasıl “DEVLETLEŞEN BELDE” olduğunu kavramak mümkün değildir. Böylesi derinliğine düşünmeden verilecek karar, tarihimizi ibret olmaktan çıkarır ve masal haline getirir.
Serhat şehri Doğubayazıt İlçesi her sahada gerçekten değerli evlatlar yetiştirmiştir. Hizmet sahalarında mühürleri olan bu şahsiyetlerin müşterek tarafı, milli ve manevi vasıflarını hassasiyetle korumuş olmalarıdır. Milli Mücadele yıllarında Ermeni mezalimine karşı her şeyini ortaya koyarak mücadele eden ve bu uğurda canlarını feda eden büyüklerimizi minnet ve rahmetle yâd etmeden geçemeyeceğim. 14 Nisan Doğubayazıt’ımı-zın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle onlar için ne söylesek azdır. Hasan Âli GÖKSOY ‘un deyimiyle (BALIKESİR-Kuvâ-yı Milliye Müzesinden alınmıştır) Çünkü onlar;
O N L A R,
Kimsenin görmediği felaketi gördüler,
Sefaleti gördüler, ihaneti gördüler...
Ve onlar dayanılmazı,
Kendi vatanlarında esareti gördüler.
Ne var ki,
Uluların kavlince
İnamı gayrete döndürdüler...
Mangal gibiydi her birinin yüreği;
Millete vermek için
Parçalara böldüler...
Kuvâ-yı Milliye’nin şehitleri de,
Kurtuluşu görenleri de,
Gülümseyip öldüler.
Peygamber okşadı tabutlarını bir bir...
Ve O N L A R
Cennete gömüldüler.
V E O N L A R...
Yaşları onlardaydı,
Sayıları Bin’lerde!
Hepsi ufacıktılar...
Ne oyun istediler, ne acıktılar...
Küçücük elleri yarıldı yer yer,
Kan oldu zaman mermiler!
Kuvâ-yı Milliye’nin evlatları
Gık demediler!...
Aynı oyunu oynadılar biteviye:
Yarıştılar daha çok mermi yapalım diye!
Ölümden değil, geç kalmaktan ürktüler...
Yaşanmamış günlerini bir bir
Kovanlara döktüler!
TANRIM o çocuklar. . .
TANRIM! . . . O çocuklar
Ne kadar B Ü Y Ü K T Ü L E R.
... VE BİR DE ONLAR,
Mermiler sırtındaydı,
Yavrusu kucağında,
Ne yataktaydı aklı,
Ne baba ocağında...
Çanakkale’de gitmişti ağası,
Yemen’de gitmişti babası...
Kuvâ-yı Milliye’ nin kadınları,
Günde kaç kağnı arabası
Cephane taşıyordu.
Yavrusunu çalı dibinde emzirip;
Ayşe savaşıyordu!
Ey! Şimdi yavrusuna,
Göğsünün korkusuna,
Sütünü sakınan ana!
İşte o ANALAR’ dan...
İşte o ANALAR’ dan,
Bu V A T A N kaldı sana.
Bir millet ve hükümet yolunu seçebilmek ve o yolda sağlam adımlar atabilmek için, geçmişini bilmesi, ondan dersler alması gerektiğinde, ihtilafa düşecek bir akıl düşünülemez. Değil; yalnız kendi geçmişini, diğer milletlerin geçmişini de öğrenmeye çalışmak insanlar için adeta hedef olmuştur.
Cennet vatan TÜRKİYE’mizin düşman işgaline engel olunması için her yerde ve her yörede binlerce karar alınıp; uygulama safhasına konulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’ mizin kuruluş tarihini yazanlar, Doğubayazıt ve çevresinin devlet ciddiyetiyle ulusal kurtuluşumuza nasıl hizmet ettiklerini görüp, göstereceklerdir.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün şu sözünü sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim. “ Beni görmek demek, yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi,
Benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem, şahsınız için değil, mensup olduğunuz M İ L L E T için elbirliği ile çalışalım”
Konumu bitirirken Milli Mücadelenin aziz kahramanlarının manevi huzurunda ta’zimle eğilmeli, O’nları rahmetle anmalı, bir daha o günlere benzer günleri yaşamamak için birlik, dirlik, düzenlik ve beraberlik içinde bulunmalıyız diye düşünüyorum…